6 Kasım 2010 Cumartesi

We're Back!

Merhaba :)
evet evet bir dönem geçti böyle.. bir türlü yazamadık nedense.. ne ben ne de İpoş'um..
yoğunduk.. ben iş, yoga, ev, ipoş vs ile kuzum da hastalıklar, dişler vs ile.

neyse çok şükür geri geldik :) arayı açmayız bir daha bu kadar çok..

neler mi oldu bu arada:

1. Artık kuzu baya baya yürüyor hatta koşuyor nerdeyse.. geç oldu ama neyse güç olmadı. ama hala çok rahat değil, doktorumuz Demet Hanım çok normal boyu çok uzun ağırlık merkezi çok yukarda dedi.. sanırım göbeği kastetti , çünkü göbek gerçekten öne çekiyor :))
2. İpoş şu 1 ay içinde 2 kez hastalandı, bu kışa hızlı girdik yani inşallah tekrarlanmaz.. ben anladım ki anneler çocuklardan 2 kat fazla hastalanıyorlar :( çok zor çok...
3. Anemin meşhur tavuk suyu çorbasını sonunda öğrendim acil şifa verecek bize inşallah çümkü bu defa ben de hastayım :(
4. Harika bir yoga workshop'una katıldık Blandinle.. Chriz Chavez ile Rock the Shakti.. anladım ki cidden Yoga Rocks!
5. İpoş'un ayakları 1 ay içinde 1 numara büyüdü.. zaten benim de aynen böyleymiş hiç bir ayakkabımı eskitememişim.. Kuzu şu an 23 numara giyiyor daha 16 aylık??? Ne olacak bilmiyorum valla.. stride rite'tan aldığımız ilk adım ayakkabılarını kaldırdık, bunların en büyüğü size 6 (yani 22 numara) artık şimdi pediped'i giyiyoruz çünkü bunlarda 23 numaraya kadar var en esnek tabalı olan grip'n go modellerinden... şimdilik memnunuz bundan da.. bu arada merak edenler için robeez'in ev patiklerinden de almıştık, sağolsun Deniz teyzesi göndermişti Amerikadan.. patikler harika ama tombul ayakların tombul ayak bileklerini sıkabiliyor lastikleri.. kısa süreli giyim için hala ideal ama gerçek deri patikler ve çok şıklar..
6. İpoş'la ilk defa haftaiçi parka gittik, arkadaşları ile tanıştım... bizim kız baya çevre yapmış, daha parkın girişinden adımımızı attık "aaa İpek gelmiş" dediler.. resmen meşhur olmuş bizimki :)
şu düştüğü park ..ah tabii bir de böyle bir kaza atlattık onu atlamayalım :( Parkta takılıp düşmüş ve sağ gözünün altı üstü her yeri çizildi, neyse ki çabuk geçti :)
7. Tombuluma yeni kitaplar aldım :) İşte bunlar...Neşeli Saklambaç serisi hepsi harika! İpoş'un favorileri:  Harr Harr , HavvHavv!,  Bıcı Bıcı! Biip Biip! de var aynı seride.. Yemek yerken ve hiç bir zaman TV seyrettirmediğimiz için bir şekilde oyalanması gerekiyor tabii.. kitaplar kurtarıcı :)
8. Tombul demişken, doktorumuz son kontrolde sonunda evet iyi de boy atıyor ama iyiiii de kilo alıyor dedi.. pilavı yasakladı?? zaten ne kadar yiyor ki? eh 13,5 kiloluk kuzuyu taşımaya alıştım ben gerçi ama giderek sınırlarımı zorluyor benim de valla :) kendisi 90 cm lik boyuyla baktım parktaki 3 yaşındaki çocukların boyunda nerdeyse.. basketçi olacak sanırım bizimki :)
9. Vee kızım 2 azı+2 köpek dişini aynı anda çıkarıyor. Hem de salya sümük ateşlenip hastalanacağı zaman denk getirdi.. daha ne olsun? çabuk çıkarlar da kurtuluruz inşallah.. Huysuzzzz bir kız oldu çünkü.. söyleniyor söyleniyor ... ne istediğini anlayamazsak delirecek vaziyete geliyor..
10. Yukarıda bahsettiğim üzere bence İpek terrible 16 months oldu şimdiden artık 2.. 3.. kaç yaşına kadar sürer bilemiyorum.. baya bir karakter oldu kendisi.. Zor günler bekliyor bizi.
11. Yeni sözcükler:
Mını mınııı: Kedi ..ama sedece kedi değil tüm kedigiller.. aslan.. kaplann..puma.. hello kitty, sylvester, Ablamların kedisi Gümüş-hastayız kendisine..., sokak kedileri vs çözmüş yani bu işi :)
Alma: Elma, Üüüm: Üzüm, Büzik: Müzik (hemen cd player'a gidiyor müzik açmamızı istiyor) Meii meii: Kuzu , Moo Moo: İnek tabiii.., Çi Çiii: Kuş... ve daha bir sürüsü..

İpoş ve mını mını Gümüş


Şimdilik bu kadar sanırım :) En kısa zamanda görüşmek üzere..
İzninizle ballı ıhlamurumu içip yatacağım...
İyi geceler!

2 Ekim 2010 Cumartesi

Babymoon :) Her bebek bekleyen çifte şiddetle önerilir!

Babymoon kelimesini hamile olduğumda öğrendim ben.. sözlük anlamı şöyle ...

eee dedim ki madem karnımda gelmek için sabırsızlanan bir İpoş var ve hayatımız hiç bir zaman eskisi gibi olmayacak kocacığımla, kısa bir tatil yapalım başbaşa ve taa 2008 yaz tatilinde karar verdiğimiz Roma tatiline şubat 2009 da hamileliğimin 22. haftasında çıktık..

Fotoğraflar her şeyi anlatıyor aslında ne kadar muhteşem bir şehir! ve çok şükür ki çok rahat bir hamilelik geçiriyordum sonuç olarak da bütün şehri yürüdüm, yürüdük daha doğrusu 3 kişi olarak :)
İtalyanlar gerçekten çok sempatik insanlar o kadar kibar ve içtenlerdi ki, her yerde sırada en öne geçmeler, her caddede karşıya geçerken hemen yol vermeler... vs..
(burada bir parantez açıyorum: Aklıma bir gün İstanbul'da tıklım tıklım bir metroda 8 aylık hamileyken kimsenin bana yer vermemesini hatırladım, parantezi yorumsuz kapatıyorum)
Bütün gün Roma sokaklarını adım adım gezen ben tabii ki akşamları ayaklarımı havaya kaldırıp yatıyordum otelde , kendimden bile beklemediğim bir performans sergiledim gerçekten, tebrikler bana!
Yalnız hamileliğinin 20. haftasına kadar sadece 2  kilo almış ben o 3 günde 4 kilo almayı becerdim :) eee pasta, pizza, gelato :) suçlu İpoştu, bu da böyle biline!  :))

Döneceğimiz gün Fontana Di Trevi'ye son kez uğrayıp kızımla tekrar Roma'ya gelmeyi dilerek para atmayı unutmadım tabii :)
Sabırsızlanıyorum şehri bir de İpekle gezmek için...

Peki eğer siz de planlayacak olursanız size tavsiyelerim:
1. Özellikle yurt dışına çıkacaksanız ve uçağa binecekseniz doktorunuzdan alacağınız bir raporu yanınızda bulundurmanız çok faydalı olur
2. Uçak eğer boşsa en rahat koltuk ya da koltuklar sizin! kalkıştan hemen sonra kurulunuz :) ben öyle yapmıştım. Sağolsun Alitalia'nın yakışıklı İtalyan host'ları beni o halimle görünce first classtaki boş koltukları bana tahsis etmişlerdi de onlar beni uyandırıp inişe geçtiğimizi söyleyene kadar bir güzel uyumuştum :)
3. Otele varmadan önce - hala böyle bir şey varsa tabi- sigara içilmeyen odanızı ayırtın ve hamile olduğunuzu önceden belirtin otele pek bir şımartılıyorsunuz, eh bu da güzel geliyor!
4. En rahat ayakkabılarınızı götüreceksiniz pek tabii ki ve eskisinden daha fazla terleyebildiğinizden ince bir kaç kat giyinmeniz uygun olur mevsime göre tabii..
5. Yorulduğunuzda dinlenmeyi bilin!
6. Bol su için, mutlaka bir tuvalet bulursunuz merak etmeyin... özellikle yurt dışında en temizlerini!
7. Yanınızda enerji verecek sağlıklı atıştırmalıklar bulunsun mutlaka, kuru kayısı, ceviz vs gibi...
8. Ve şu anda aklıma gelmeyen bir kaç şey daha :))

Şimdi geriye dönüp de fotoğraflara bakınca ne kadar isabetli bir tatil olduğunu görüyorum, heyyy siz hamileler mutlaka bir babymoon planlamalısınız!! Hayatınız bir daha asla eskisi gibi olmayacak!
Benden önermesi...

Piazza Del Popolo / İpoş hanım pek memnun halinden :)

Vatikan=İhtişam
Piazza Navona

Pantheon
 

Meşhur Caffe Greco...


Gerçek mozzarella!

Vatikan yorgunu ben :)



Roma yorgunu fakat çoook mutlu biz :)


Castel Sant'Angelo / Melekler ve Şeytanlar Kitabını yaşadık sanki!

Mmmmm gelato! Nefis İtalyan dondurması, limonlusu özellikle tavsiye!


Papa'yı ziyaret ettik İpoşla :)

Fazla söze gerek var mı karşınızda Zeus!


Vatikan'ın yolları taştan :) Müze girişinin de anakapıdan olduğunu sanan saflar olarak henüz bizi neyin beklediğini bilmeden mutlu mutlu pozlar veriyoruz oysa 10 dk sonra neredeyse koşuyorduk tura yetişmek için :)



Fontana di Trevi / Tekrar görüşmek üzere!






27 Eylül 2010 Pazartesi

Keyifli bir Eylül geçti, dopdolu bir Ekim bizi bekliyor :)

Bir süredir yazamadım, yoğun bir dönem geldi geçti....
Bu arada artık İpoş'um baya baya yürür oldu ki bu inanılmaz mutluluk verici, akşamları koridoru yürüyerek geçiyor ve kapıdaki annesine hoşgeldin diyor.. Bundan daha büyük mutluluk olabilir mi?
Haftasonu sahilde yürüyüş yaptık güzel kızımla, Mojo ve halası da katıldılar bize.. çok keyifliydi gerçekten..
Gerçi İpek yerdeki tüm çöpleri tolayıp toplayıp çöpe atmam için bana verdiyse de, bütün sahil şeridini temizleyecek kadar uzun yürüyemezdik ?! Ah İpoş'um sen istediğin kadar uğraş çocuğum bizim insanlarımız pis :( Çoook pis hem de...
Neyse işte size keyifli anlardan bir kare :)


Ayak parmağım hala tam iyileşemediği için yogaya ara vermiştim geçtiğimiz cumartesi bir derse gittim veee ne kadar özlemiş olduğumu fark ettim bir kez daha ertesi gün bütün vücudumdaki ağrılar ile baş etmem gerekti :)
Yarın ise Anusara dersi var! Gerçi parmağım normal halinin 2 misli şiş olsa da çok özlediiim mecburen gidilecek :)
Bu ay ayrıca bizi 20 Ekimde Chris Chavez ile bir Rock the Shakti workshop'u bekliyor ki işte asıl onu iple çekiyorum. Chris Chavez ile beraber girdiğim ilk Anusara dersinden öyle çok etkilendim ki bu workshop kaçmaz :)
1,2 ve 3 ekimde bizi bekleyen bir diğer önemli olay da dünyaca ünlü bir master'ın WAYNE LIQUORMAN'ın Cihangir Yoga'yı ziyaret edecek olması. Böylesi bir aydınlanmış insanı ilk kez tanıyacak ve dinleyecek olan ben ve canım arkadaşım Blandin tabii biraz meraklı ve heyecanlıyız, bakalım bizi neler bekliyor :) O 3 gün boyunca çocuklarla ilgilenecek olan canımız eşlerimize ayrıca teşekkürü bir borç biliriz, çok şanslıyız kabul edelim :)

Bu post biraz yoga ile ilgili oldu, zaten ilgilenenler için güzel duyurular yapmış oldum ki aslında daha bir çok etkinlik var siz siteden inceleyebilirsiniz dilerseniz..ilgilenmeyenler için de bu vesileyle bir fırsat olsun tanışmak için yogayla..
Unutmayın Yoga için hiç bir zaman geç değil yeter ki hayatınızda yer açın yogaya ve dolayısıyla kendinize :) İç sesinizi dinleyin bakalım size ne diyecek? :))

18 Eylül 2010 Cumartesi

Araştırmacı Ruh vs Anne İçgüdüsü - Hamilelik

Doğumdan 1 gün önce İpoş Hanım
Ben İpoş'uma kavuştuğumdan beri bir çok arkadaşımın bebeği oldu, bir kısmı şu an hamile, bir kısmı ise bebek planlıyor :)
Bir çok soru geliyor haliyle ben nasıl daha önce anne olan arkadaşlarıma sorduysam onlar da bana soruyorlar..
Aynen benim yaptığım gibi kimi zaman alınan tavsiyeler yerini buluyor kimi zaman kendilerine göre başka bir doğruyu uyguluyorlar..
Şurası kesin ki bazı gerçekler hariç bebek doğduktan sonraki süreç tamamen annenin içgüdüsü 'ne dayanır. dışarıdan ne kadar söylenirse söylensin anne bildiğini okur ve de % 100 HAKLIDIR! Her bebek ve her anne farklıdır, her bebek ve annenin kombinasyonundan milyonlarca olasılık doğar..

Şurası kesin ki bir bebeğe en iyi annesi bakar... 
Ama annenin unutmaması gereken ihtiyaç olduğunda teklif edilen yardımları kabul etmektir.. Bunu böyle yazıyorum çünkü inanın bu kısım çok çok önemli :) Yaşayan bilir..

Ben hamileliğimi planladığım günden beri okuyorum, tam bir kitap kurdu olduğumdan her türlü bilgiyi hatmettim ben, çok söz dinledim ve inanılmaz rahat ve çok şükür sağlıklı bir hamilelik geçirdim, doktorumun da en sevdiği hastası oldum :)

Okuduğum yığınla kitap içinde en beğendiklerim şunlar oldu:
Hamilelik döneminde...
Ayşe Öner Hamilelik, Doğum ve Bebek Bakım Kitabı
Zaten kendisini tanımayan yok gibidir, yukarıdaki linkte kendisi ile ilgili her türlü bilgiye ulaşabilirsiniz. Bu kitabı ben doğum yapmadan hemen önce aldım ,inanılmaz yararını gördüm! Kendisi koçluk da yapıyor, doğum öncesi kurslar da veriyor. Ben katılmadım  ama katılan arkadaşlarım çok memnun kalmışlardı.
Bebeğinizi Beklerken Siz Neler Bekler?  Bu bir klasik zaten
Hafta Hafta Hamilelik- Prof Dr Lesley Regan ciltli bir kitap resimler güzel, takip çok zevkli.. ben çok beğenmiştim!
Kitaplar haricinde en çok takip ettiğim siteler www.gebelik.org ve www.babycenter.com
ve tüm anne&bebek dergileri...

Ama size şu kadarını söyliyeyim özellikle bebeği alıp da eve geldiğiniz günden itibaren ilk 1 hafta zaten bu okuduklarınızın hiç birini hatırlamayacaksınız, kucağınızda vızıl vızıl ağlayan bebeğe her yerde yazıldığı gibi emzik vermemeli misiniz? yok her istediğinde meme mi vermelisiniz, doğru emziriyor muyum, sütüm geliyor mu? bebeğim doyuyor mu? gazı mı var ? (10 günlük bebeğin daha gaz sancıları başlamaz :) ) ben kimim, bu bebek nereden geldi? :))) vs vs gibi bir sürü gelgit sizi bekliyor olacak..

bunları kendine sormayan annenin büyük ihtimalle 2. bebeğidir :) istediğiniz kadar kitap okuyun, internette araştırın, diğer annelerin bloglarını okuyun, doktorunuzu arayın.. yine de hiç bir cevapla tatmin olmazsınız buna emin olun :) boşuna mı okudunuz onca şeyi? 
HAYIR tabi ki.. zamanı gelecek :)

Hamilelikte tavsiyelerim nerler olur size :)))

1. Hamileliğiniz keyfini çıkarın, içinizde bir mucize var farkına varın!
2. Ona ve kendinize çok iyi bakın..
3. Sigaradan (ki içmediğinizi varsayıyorum!) ve içilen ortamlardan, içen insanlardan fersah fersah uzak durun!
4. Kontrollere giderken, testler yapılırken moralinizi hep yüksek, kötü düşünceleri kendinizden uzak tutun..
5. Kıyaslama yapmayın, herkesin göbeği farklı büyüklüktedir, farklı zamanlarda belli olmaya başlar çünkü herkesin kalıtımsal özellikleri farklıdır, dolayısıyla herkesin bebeği de birbirinden farklı olacaktır... farklılıklar iyidir!
6. İyi beslenin, bol su için
7. Sağlığınız iyi oldukça ve doktorunuz aksini belirtmedikçe aktif olun!
8. Unutmayın hamilelik sultanlıktır hele de 13. haftadan - 26. haftalar arası, mutlaka eşinizle bir babymoon planlayın.. (Biz Roma'ya gitmiştik, verdiğimiz ennn güzel kararmış , başka bir yazı konusu..)
9. Mümkünse çok çok güvendiğiniz bir doktor bulun bebeğinize kavuşana kadar da sadık kalın..
10. Maalesef bana da böyle dendi biliyorum zor oluyor son haftalarda ve keşke uyku depolanabilse :( ama siz yine de her fırsat bulduğunuzda u-yu-yun!


Devamı gelecek :)))

16 Eylül 2010 Perşembe

Çocuğunuzu trafik kazalarına karşı aşılattınız mı???






(sayfaları dökümanın sağ alt köşesine tıklayarak ilerletebilirsiniz)



Bu dökümanı pdf olarak indir.

Biz aşılattık!

neler oldu neler....

Yazamadım bir süredir, içimden gelmedi sanırım..
Oysa ne çok şey oldu..
Bir bayram geçti sessiz sedasız, bir referandum geçti moralimi sıfıra indiren, basketbol şampiyonası geçti heyecanlı, bir pazar günü acı dolu ve hüsranla biten :(
bayram güzel bir aile kahvaltısı ve güzel bir akşam yemeği ile geçti gitti..






başka bir gün sabah kahvaltısında en eski arkadaşlarımdan biri ile ilkokul arkadaşım Ahu'cum ve eşi Buğra ile kahvaltı yaptık, ne mutlu, sanki daha dün beraberdik oysa 20 yıldan fazla geçmiş :)


Ve gelelim pazar gününün sonucuna : artık kırık bir ayak parmağım var ama aslında öyle çok eğleniyorduk ki İpoş'la zıplaya zıplaya dans ediyorduk Sertab eşliğinde salonda ki ben ayağımı sehpaya geçirene kadar, işte al sana kırık bir parmak :( Yapacak bir şey yok bir şekilde iyileşecek dedi doktor, Allah beterinden korusun diyorum..


Bu arada aynı pazar günü bir de anayasa değişikliği için referandum vardı, oyumuz belliydi ama işte biz azınlığız yapacak bir şey yok, ama ben korkuyorum kendim için değil kızım için.. onu neler bekliyor diye..
bu sorunun cevabını bana evet oyu veren birileri verecek günü geldiğinde.. bekliyor olacağım ve kızgınım..


Aynı akşam bir de final oynadık dünya basketbol şampiyonasında.. ve yine bir klasik gümüş madalya bize yeter edasıyla sahaya çıkan bir Türk takımı .. ne yazık hep aynı :( biz ülke olarak bu mentalite ile bir yere gelemeyiz.. hele bir de işin sevimsiz maddi kısmının ağırlığı sporcular ve siyasetçiler üzerinde.. yüzümü pek gülümsetmedi doğrusu, oysa ne de heyecanlıydık finale çıkana kadar.. nedense buz gibi soğudum..


Kısacası bayram tatiline çıkarken uğurladığımız Nehir ile başlayan ve yine acı ile biten bir tatil oldu...
Artık anlamlı bir şeyler yazmanın vaktidir diyorum :)
Bir sonraki yazı hamileler ve yeni anne olanlar için gelecek.. hadi bakalım
iyi geceler :))

7 Eylül 2010 Salı

En sevdiğimiz parkta olacağız yarın, pembeler içinde..Nehir için..

Hiç tanışmadığım bir annenin hiç tanışmadığım ama bir o kadar kalbimin derinliklerine işleyen küçük meleği için son görevimi yapmaya gidiyorum yarın ben..
Nehir'i pespembe bir törenle yarın öğlen çok sevdiği parkın yanındaki Bebek camiisinden uğurlayacağız..


İçim paramparça, isyankar..


Bu son görevi yapmak zorundayım ben, Nehir, annesi Zeynep Hanım, ablası Leyla, babası Mahmut Bey için.. ve kendim için..


1,5 yıllık insanüstü bir mücadeleyi son 1 haftasında öğrenmiş olan ben çok ama çok derin hissediyorum o acıyı..


Kelimeler anlamsız kalıyor sadece karışığım bu bayram, hem de çok karışık..
Tek avuntum her parka gidişimizde Nehir'in de o parkta sağlıkla neşe ile pembeler içinde koşup oynadığını hayal etmek olacak..

Karmakarışık 3 gün ...

Bir yandan Ayşe Arman bir yazı yazmış bugün hem anlamsız bulup kızdım hem de anlamlı buldum kızamadım..sadece fikrimi söyledim Evet Nehir'e gitmeli dedim, ailenin zaten en azında maddi anlamda ufacık da olsa bu yardıma ihtiyacı olacaktır diye. Binlerce dolarlık hastane faturaları var daha :(
Sonra Nehir'in blogunda tatlı bebeğin evine dönüş yolunda olduğunu okudum ve Nurturia'da cenazenin çarşamba günü Bebek camisinde olacağını öğrendim, ve ben de diğer arkadaşlar gibi Nehircik için pembe eşarp takmaya karar verdim o gün..


Sonra bu akşam eve geldiğimde İpoş öyle tatlıydı ki öyle hayran hayran baktı bana ve kulağımdaki küpeler gösterip cicci cicci dedi, o an dünyalar benim oldu.. onunla öpüşe koklaşa zıplaya zıplaya oyunlar oynadım.. hala yürümekten çekiniyor bir yandan ona takılıyorum bir yandan rahat ol diyorum..


Bir de kızımın c.tesi günü Oğuz Amcası saçlarının önünü kesti , ilk defa saçı kesilen İpoş çok usluydu ve Oğuz Amcasını çoook sevdi.. ama az kesildiğine karar veren biz anne babası eve geldikten sonra az biraz daha kesmeye karar verdik ve sanırım biraz yamuk oldu..:( En yakın zamanda Oğuz Amcaya gidilecek düzeltme için..


Sonra ilk adım ayakkabısını aldık, bakalım İpoş iyice yürümeye başlamadan küçülmez inşallah :) Teşvik etmeye çalışıyoruz yürümesi için ama kendisi ne zaman isterse o zaman yapacak benim kızım.. sabır sabırr...


Pazar günü önce Sultanahmet'te büyük amca (Sefa Amcamız İzmir'den çekim için gelmişti) ile buluşuldu yağmurlu ama çok güzel bir havada.. Sonra da akşam Ablamlarda iftar vardı, mükellef bir sofra tam da Kadir Gecesine yakışır.. gerçi ben pek keyfini çıkaramadım İpoş'un peşinde koşturmaktan ama olsun keyifliydi yine de...


Kısacası çok yoğun bir hafta sonuydu ama benim içim hep buruktu, İstanbul yağmurluydu ..
Çok normal Nehir'e ağlıyor İstanbul...
Dualar dualar dualar ettim Onun için.. annesi Zeynep, babası Mahmut ve ablası Leyla için, Allahım onlara bu acıya dayanma gücü ve devam etme gücü  ver..


Canım Nehir, sen huzurla uyu... acısız..

5 Eylül 2010 Pazar

Sözün bittiği yer..

Bir annenin bunu kabul etmesi çok zor ama....







Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil


Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.


Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler


Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.




Onlara sevginizi verebilirsiniz düşüncelerinizi değil.


Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.


Bedenlerini tutabilirsiniz ruhlarını değil.




Çünkü ruhlar yarındadır


Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.


Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları


Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.




Çünkü hayat geriye dönmez dünle de bir alışverişi yoktur.


Siz yaysınız çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.


Okçusonsuzluk yolundaki hedefi görür


Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.




Okçunun önünde kıvançla eğilin


Çünkü okçuuzaklara giden oku sevdiği kadar


Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.






Khalil Gibran







3 Eylül 2010 Cuma

Dualarım seninle küçük savaşçı!

Neredeyse 1 haftadır geceleri sabahlara kadar uyuyamıyorum, hayır kuzu uyutmadığından değil, geceleri uyanma huyu tatil dönüşünden beri tekrar başlamış olsa da beni uykusuz bırakan İpoşum değil..


Bir bloga rastladım geçen hafta bir gece , çok uzun zamandır takip ettiğim Pratik Anne'nin blogunda..
Nehirim..
Nehir çok ama çok tatlı..yaklaşık 3,5 yaşında.. elbiselere bayılan, ailesinin kuzusu, anne babasının güzel kızı, ablası Leyla'nın canı kardeşi.
Nehir şu anda hasta, benim de blogu okurken öğrendiğim bir çeşit kanser. adı Neuroblastoma..Şu anda New York'ta bir hastanede büyük bir savaş veriyor o küçücük bedeninde..ve kazanacak tüm kalbimle inanıyorum.. her gece gündüz dua ediyorum..
Annesi her gün gelişmeleri bildiriyor blog'dan, her gün her gece içimde büyük bir ümitle açıp okuyorum neler olduğunu ve şu an öyle bir aşamadayız ki tek ihtiyaç dualar...
İnanın ben daha fazla yazamayacağım, boğazımda bir düğüm var, yutkunuyorum bir türlü gitmiyor..ama siz isterseniz okuyabilirsiniz..İşte buradan..
Ben anladım ki sağlıklı bir çocuğa sahip olmak ve sağlıklı olmak en büyük zenginlik hayatta...

Hepinize sağlıklı uzun geceler...ve lütfen bu gece yatağa yattığınızda o küçük kız için dua edin...

Dualarımızın gerçek olması dileğiyle..

31 Ağustos 2010 Salı

İpoş'un kütüphanesi


Kitaplara çocukluğumdan beri büyük bir düşkünlüğüm var ve İpek'in de daha 6 aylıktan beri güzel bir kütüphanesi var.
Şu anda her ne kadar kitaplar kadar oyuncaklar da olsa, kütüphanede hangi kitaplar mı var? işte bazıları..

Poldi serisi (Benim İlk Kitaplarım)
Dokun Hisset Kokla kitaplarımız
365 gece masalları,
Orada kim var Miffy? ve Orada ne var Miffy?  Pencereli kitaplar, harikalar!
Net Çocuk Yayınevi'nde çok güzel kitaplar var bizim ilk göz ağrımız ce-eee kitaplarıydı (hala öyle) ve de yumuşak ilk sözcük kitapları (Bunlar bir harika! gerçekten yumuşacıklar, İpek artık resmen kendisi okuyor bunları, gerçi kurcalaya kurcalaya parçaladı kitapları ama bir çok kelimeyi öğrenecek yakında bu kitaplar sayesinde) ve resmen okuyor da :)
Sayfaları çevirdikçe mını mını,anu bunu, vırı vırı.. vs acaip hoşuma gidiyor... Duyanlar da çok şaşırıyor :)
Bu seride İlk Kavramlar, Doğa ve Çevrem, Hayvanlar (ki bu favorimiz) bir de Evim kitabı var.

Tüm kitaplar için genelde bizzat gidi kendim seçmeyi sevsem de özellikle Yoga'ya gittiğim akşamlar İstinye'deki Remzi Kitapevi'nden örneğin ya da Kanyon'daki D&R dan seçiyorum genelde,  internette de en beğendiğim site Kipitap oldu..Ama dediğim gibi ben kitap aşığı olduğum için kızım için de alırken genelde koklaya koklaya dokuna dokuna almayı seviyorum işte :)
Hepinize bol kitaplı günler diliyoruz!!

İşte kuzunun kütüphanesi...

28 Ağustos 2010 Cumartesi

BİR MİLYON KALEM: Yeni Kampanyamız: Umut çocukları okulda

BİR MİLYON KALEM: Yeni Kampanyamız: Umut çocukları okulda: "24 Ağustos 1999 Günlerden Salı Marmara depreminden 7 gün sonra... Enkazın altından iki kişi sağ çıkartıldı. Bunlardan birisi 155 saat sonr..."

24 Ağustos 2010 Salı

Hastalıklar uzak durun bizden!

Off öyle sıkıldık ki şu son haftada.. Önce İpoş'ta başladı çarşamba akşam üstüydü..2 gündür ufak ufak devam eden ishal bir anda gelen bir kusma ile kötüleşti.. sonra 4 kez daha kusunca kuzu gecenin 1'inde anneanne ve dede ile Acıbadem Maslak Hastanesi acilinin yolunu tuttuk.Yolda da annemle babama soruyorum çok mu evham yapıyorum diye.. annem çocuklarının hep sağlam olduğunu kabul ettiğinden midir hep "evet biraz evham yapıyorsun sanki kızım".. babamsa hep çocuklarının hasta olması konusunda çok hassas bir adam olarak "hayır yapmıyorsun kızım" dedi :) Hadi bakalım :))
Bu arada babamız da aynı şekilde hastalanan babaannenin yanında.. dolayısıyla onsuz bir hastane acil servis ziyareti.. bir gittik ki aynı şikayetle bir çok çocuk var.. çoğunun da ateşi var :( bizi bu sebeple beklettiler, neyse ki ateşimiz yok.. muayene.. biraz gözlem odasında İpek'e serum bağlatmamak için su içirme çalışmaları...Hastanenin hakkını bir konuda vermeliyim ki bebek ve çocuklar için özel her çocuk için ayrı bir acil servis gözlem odası var, 5 yıldızlı! TV bile var :) Acil serviste de çocuklar çizgi filmlerinden uzak kalmasınlar? Allah düşürmesin.. 2 saat sonunda, saatler 3'e gelirken çabalarımız sonuç verdi ve çok şükür su içmeye karar veren kızımla eve dönebileceğimize karar verdi doktor, daha doğrusu biz onu ikna ettik :) Geldik uyuduk.. Zaten o saatlerde doğduğundan beri ayakta olmaya alışık olmayan şaşkın kuzum eve gelir gelmez bayıldı.. uyudu.. Sabahın 5 inde aynı hikayeler bu sefer bende başladı.. içimde bir sıkıntı ile uyandım ve kendimi banyoya zor attım,  kusma ve ishalle sabahı zor ettim.. aynen ben de hastaneye.. kuzusuna serum bağlatmaya kıyamayan anne kendisine 2 şişe serumu bağlattı.. biraz kendime geldim.. baktım zaten kuzununda keyfi yerinde.. evimizde anne kız hasta bir perşembe ve cuma günü geçirdik, tam iyileşiyor dediğim İpoş tekrar ishal oldu ve tüm haftasonu çok keyifsiz geçti, oysa c.tesi sabahı pek güzel uyandık ve biraz hava almak için Bebek' e gittik ama dönüşte arabada yine ishal olan İpek'in pampers 'i ile yine istikamet Acıbadem Maslak.. Testler yapıldı..Bakalım sonuç ne çıkacak :( İnşallah sadece virütik bir şeydir ve çabucak iyileşir minnoşum :( Ah tabii kuzum bu arada 2 azı dişi birden çıkarıyor! Yemek yemiyor, sadece süt içiyor,muz ve şeftali ile besleniyor..
İşte size tüm hastalıklarla ve azı dişleri ile boğuşan ama enerjisini hiç kaybetmeyerek tüm büyüklerine örnek olacak kuzu... İpoş'um.. Seninle gurur duyuyorum bebeğim!
Anne olarak ne öğrendim bu zor haftada..evet bebekler çok çok dayanıklılar, maaşallah onlara.. ama hiç hasta olmasınlar nolur, Annelerin kalbi onlar kadar dayanıklı değil :(
Bir de ne çok sevenimiz var! Mesaj atanlar, arayan, soranlar.. Çok teşekkür ederiz İpoş'la hepinize ayrı ayrı!

Bu siteye bayıldım !

Gerçi fazla söze gerek yok, site kendisini çok güzel anlatılıyor ama şunu söylemek zorundayım benim gibi kitap kurdu bir anne için bu site tam bir cennet :)
Ne kadar henüz kızımın yaşı için çok çeşitli kitap olamasa da çok ama çok keyif aldım kitap yorumlarından! Mutlaka değerlendirilecek. Size de tavsiye Bir Dolap Kitap'a mutlaka göz atın!

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Pınar Teyzeme Teşekkürlerimle!

Sonunda bana da sıra geldi annemden.. Günlerdir haftalardır önüme mama niyetine ne koyarsa reddetmekle annemi canından bezdirdiğim bir sırada, geçen hafta bir baktım kahvaltıda önüme kıpkırmızı domatesleri dilim dilim kesmiş.. önce plastik bir oyuncak sandım çünkü daha önce hiç böyle kırmızı domates görmemiştim, meraktan açtım ağzımı ve bir ısırık alıverdim.. mmm nefis bir tadı ve kokusu varmış, sonra da elime verdiği salatalığı kıtır kıtır yedim.. daha önce verdikleri lastik gibi oluyordu hep reddediyordum o yüzden.. bu kıtır kıtır salatalık azı dişim yüzünden ağzımdaki dinmeyen yangına soğuk soğuk pek iyi geldi :)


Eh sonunda benim gurme damağıma uygun mamaları almış sağolsun, devamlı reddettiğim o kavanoz meyve ve sebzelerine de bir son verdi çok şükür..


Bu güzel kokulu, pek lezzetli sebze meyveler Pınar Teyzemin Nazilli’deki çiftliğinden kocaman bir kutuda geçen hafta geldi ve onları kutudan çıkartmasına yardım ettim babaannemin büyük bir merakla :)


Bu mamalar çok uzak olduğunu sandığım Aydın Nazilli’den İpek Hanım Çiftliğinden 1 günde evimizde oluyorlarmış.. Pınar Teyzenin de kızı varmış İpek adında ve çiftliğe ismini vermiş ne güzel! Buradan İpek Ablama da öpücüklerimi yolluyorum :)


Pınar Teyzemin gönderdikleri içinde en çok domates ve salatalıkları ve tabii üzüm ve şeftalileri, bir de babaannemin ellerine sağlık pek güzel pişirdiği barbunyayı çok beğendiğimi söylemek istiyorum.. ve annemin dün gece yaptığı zeytinyağlı biber dolmalarını tatmak için sabırsızlanıyorum! Belki bana da yedirir?? Mısırlardan azıcık verdi, bu mısırlar sütten mi yapılıyor acaba sormak isterdim ??


Ve en önemlisi annem yediğimiz bu sebze meyvelerin şu çok adını duyduğum organikten çok DOĞAL olduğunu söyledi sanırım bu kelime benim gibi kelimeleri yeni öğrenen bir bebek için daha basit ve anlaşılır :)





Sevgilerim ve teşekkürlerim Pınar Teyzeme!


Biz bebekleri de düşündüğü için!

13 Ağustos 2010 Cuma

Doğal bir domatesin neye benzediğini hatırlayanınız var mı?


Şanslılardansanız bu sorunun cevabı evet, ama değilseniz büyük ihtimalle süpermarketlerden domates diye aldığınız hepsi fabrikadan çıkmışçasına tıpatıp aynı domatesleri yiyorsunuz.. :( 
Biz harika bir şey yaptık, canım dostum Blandin'im sağolsun bana harika bir fikir verdi ve sonunda meyve sebzenin en doğalını yiyeceğiz sonunda.. Kızımıza ne yediriyoruz, biz ne yiyoruz, bu sebze meyvelerde ilaç var mıdır, gdo lu mudur diye düşünmeyeceğiz artık sayelerinde.. bu güzel şeyleri kim yolladı, nereden geldi.. vs.. vs.. bir sonraki yazının konusu olacak :) azıcık sabredin..
Sonuç olarak bugün evimize bir koli geldi, tam 40 kilo! İçinde neler var neler!! En taze en güzel en doğal en hakkımız olan sebzeler.. meyveler..patlıcandan bamyaya, pırasadan domatese, patatesten soğana, mısırdan biberlere...ve harika meyveler.. daha ne isteriz ?

Harika değil mi?

12 Ağustos 2010 Perşembe

Y.O.G.A. ve İ.P.O.Ş.

Oh evet nerdeyse 4 sene sonra yogayı tekrar hayatıma soktum. Çok ama çok mutluyum.. Hem fiziksel hem de ruhsal bir içe dönüş yaşıyorum.. Bunu anlamak için yogayı 1 kez yapmak lazım.. Herkese tavsiye ediyorum bunu deneyimlemek çok önemli gerçekten..
Dün akşamki Anusara dersinden çıktığımda inanılmaz terlemiş, yorulmuş, hafiflemiş ve mutluydum.. Bugün mutluluğumu herkesle paylaştım ve hem ruhumda hem de bedenimde bu hafifliği sürdürdüm..

Bu gece İpek'i uyuturken aslında 1 seneyi aşkındır kızıma her gece kesintisiz uyguladığım uyku ritüelinin aslında yogadan hiç bir farkı olmadığını anladım.. İpek doğduğunda hastaneden eve geldiğimiz günden beri her gün aynı saatlerde İpek'e banyosunu yaptırıp uyku ritüelini uyguluyoruz.. Aynı yoga dersinin başında olduğu gibi rahat bir oturma pozisyonunda, banyosuna başlıyoruz.. ortasında ter atıcı asanalar :) -İpek'i yıkamak hiç öyle göründüğü gibi kolay değil, hele kurulayıp, bezini bağlayıp, kremleyip giydirmek :)) başlı başına bir iş... - sonrası ise uyutmak için geçen sonunda savasana  da dinleneceğimizi bilerek uykuya doğru adım adım geçiş.. veee sonunda huzurlu bir uyku...
evet kızımla her akşam bu ritüelimizin yogadan farkı yok :) anladım ki biz zaten 1 senedir her gece yoga yapıyoruz İpoşla :)

Onu da yogayla tanıştırmak için sabırsızlanıyorum, zaten c.tesi günü beni derse bırakmaya geldiğinde o saatte daha bomboş olan Cihangir Yoga'nın İstinye'deki mükemmel stüdyosunun içini emekleyerek bir güzel dolaştı ve sanırım çok beğendi :) Minik Yogini'm benim! 
Bebeklerin tümü doğuştan birer yogi zaten, farkederseniz mükemmel nefes alıp veriyorlar ki biz bunu tekrar öğrenmek için ders alıyoruz (!?)... aynı zamanda bedenen ve ruhen esnekler... Bu da demek oluyor ki insanoğlu zamanla bozuluyor maalesef :( ama çözümü var!

İyi geceler!!

9 Ağustos 2010 Pazartesi

yaşasın beklediğimiz okul açılmış :)

okuyorum dedim ya, 2 senedir bir sürü şey okuyorum.. kitaplar, dergiler, bloglar, internet siteleri, forumlar vs... ama en çok ilgimi çeken kitap Harika Çocuk Nasıl Yetiştirilir? adında.. Bu kitap çocuk yetiştirmede Montessori Yöntemini anlatıyor ve tam da benim istediğim şekilde yani bağımsız kendi ayakları üzerinde durabilen kendi işini kendisi halledebilen, çevresine, ailesine ve en önemlisi kendisine saygı ve sevgi duyan bir çocuğu yetiştirebilmek adına neler yapılması gerektiğini anlatıyor.. Çok çok beğendim kitabı ve elimden geldiğince uygulamaya çalışıyorum.. Örneğin İpek'i hiç bir zaman sınırları olan bir oyun parkına, yürüteç'e kapatmadık, bu evde yaşıyorsa bu evin her yeri kızımındır.. tabi tehlikeleri bertaraf etmek bizim anne baba olarak görevimizdir.. o ise keşfetmeli öğrenmeli uygulamalı.. size de tavsiye ederim hem kitabı hem de Montessori ile ilgili bir çok kaynağı bulabileceğiniz http://montessoriegitimi.blogspot.com/..  ve evet yöntemi bu kadar benimseyince hep düşünüyordum neden istanbul'da yok bu yöntemi uygulayan bir yuva ya da okul diye.. ki sonunda bir okul açıldığını öğrendim, hem de velilerin okulun sahibi olduğu bir sistem :) Size de okulu da bir araştırın derim.. bizim daha 1 senemiz var ama çok mutlu oldum açılmasına :) işte linki montessori okulu'nun..

8 Ağustos 2010 Pazar

Evet izin vermiyorum ve vermeyeceğim :)

Hazır İpoş'um uyumuşken hemen yazısına cevap vereyim... Evet kızımın hayatında olmayacak şeylerin başında televizyon geliyor.. daha kuzum doğmadan kararımı vermiştim İpek 2-3 yaşlarına kadar televizyondan uzak kalacak.. Ona bolca kitap ve değişik oyuncaklar alacağıma ve duyularını geliştirmek adına elimden gelen tüm çabayı göstereceğime dair kendime söz vermiştim ve sözümde halen duruyorum.. Bizim İpoş nerdeyse tüm bebekler baby tv vs seyrederken evde müzik dinliyor ve kitap okuyor (gerçekten okuyor, ilerleyen günlerde size bir de video sunacağım).. Bundan son derece mutluyum ve tüm bebekli/çocuklu arkadaş ve tanıdıklarıma sesleniyorum.. Lütfen bebek/çocuklarınıza televizyon seyrettirmeyin.. zararları bu kadar net açıklanmışken, günde 10 dk yararlıymış, zaten bu özel kanal/dvd lerde görüntüler bebeklere uygunmuş vs gibi ticari söylemlere kanmayın.. 0-3 yaş arası bebek/çocukların beyinlerinde tüm görüntüleri tek tek kayıt ettiğini bilin ve lütfen gereksiz kayıtlar yapmasına izin vermeyin, bırakın tüm duyuları birden gelişsin.. bırakın beyinlerine ileride onlar için faydalı olacak kayıtlar yerleşsin, beyin hücreleri ölmesin..Karar tabii ki sizin ama benden uyarması...


Sevgiler, iyi geceler..

Annem izin vermiyor :(

Evet nerdeyse tüm arkadaşlarım, abilerim, ablalarım televizyon seyrederken annem televizyon seyretmeme izin vermiyor, ben odadaysam televizyonlar kapatılıyor :( Oysa bir sürü kanal var, dvd ler var her yerde görüyorum.. ama yok bana hepsi yasak :( Beni oyuncaklarla, kitaplarla kandırmaya çalışıyor.. Tatilde gördüm.. restaurantta yanımızdaki masada bir abi (sanırım benden 1 yaş kadar büyüktü) portatif dvd player olduğunu sonradan öğrendiğim bir aletin önünde gözlerini ayırmadan ekrana bakıyor, annesi de fırsattan istifade ağzına yemekleri tıkıştırıyordu.. Bilmiyorum isteyerek mi zorla mı yiyordu ama mamaları yutuveriyordu.. Bense mama sandalyemde önümde ce-eee kitaplarım sayfaları çeviriyorum ama annemin uzattığı mama dolu kaşıklara güzel vuruşlar yaparak annemi deli ediyordum.. oysa benim de önüme şunlardan koysalar bir güzel yiyebilirim, ama bir türlü anlamıyor annem.. dedim ya geç anlıyor sanırım biraz... yine şikayet ettim ama ÇOK SEVİYORUM SENİ ANNECİM BEN!
İpek

6 Ağustos 2010 Cuma

İşte karşınızda ben ve müzik zevkim...

Hep annem mi yazacak yani?.. Bu sayfa senin de sayfan dedi ama aldı başını gidiyor..:)
Neyse ben de biraz kendimi anlatayım... Annem&Babam, hatta herkes bana İpoş diyor, daha bir sürü sıfatım var oysa benim adım İ-pek .. İpek yanii.. bir İpoş'tur gidiyor.. bozuluyorum ama belli etmiyorum..anlasınlar diye İpoş dediklerinde tınmıyorum, en sonunda İpek demeyi akıl ettiklerinde en sevimli bakışımı atıyorum ama hala anlamadılar?? Geç anlıyorlar sanırım biraz..
Hayat benim için hepinizde olduğu gibi karanlıkta başladı ama bol bol müzik vardı.. Annem bütün bebeklere anne karnında klasik müzik dinletilirken bana Bon Jovi dinletti.. Sanırım bu Jon denen adamı ayrı bir seviyor..Bir de gür sesli bir adamdan bir şarkı vardı... Mamma.. Biz bu şarkıya bayılyoruz, annem çalıyor beraber dans ediyoruz..belki siz de seversiniz :).. Eh tabii bir de şu Baby Einstein cd leri ve yine çok sevdiğim eğlenceli chipmunks şarkıları var...Bence bütün müzikler güzel ama en güzeli babamın bana gitar çalmasıdır ki şimdi gitarın kendisiyle de tanıştım :) Yalnız bu alet hala benden daha büyük, bir de ellememe pek izin vermiyorlar :(
Şimdi babaanneciğim parka gideceğimizi söylüyor, neyse bunları annem akşam işten gelince yayınlar sanırım ve umarım daha ilk yazıdan beni sansürlemez..
herkese tekrar merhaba :) ve görüşmek üzere...salıncaklar beni bekler..


İpek

5 Ağustos 2010 Perşembe

Minik bir adım mı gördüm yoksa?

Yorgun geldim.. 2,5 saatlk bir meditasyon ve yoga dersinden.. tam İpek'i yıkamak için hazırlanıyorum o da ne?? Karşımda ayakta duruyor, sonra minik, acemice bir yan adım (yengeç ne de olsa :) ) atıp pattt yere düştü.. Bende bir çığlık :)
Ah kuzucum artık yürüsen ne güzel olur :) Çok sabırsızlanıyorum çok!

Zıp zıp zıplıyoruz...:)))

Anne olunca anladım, bu bebekler çocuklar çeşit çeşit, biz anneler ise bayılıyoruz inadına kıyas yapmaya :)  Evet benzerlikler var mutlaka bebeklerimiz arasında ama farkların da farkına varıp iyisiyle kötüsüyle değerlendirmek kimi zaman olduğu gibi kabul edip rahat olmak (ki bunun altını çiziyorum) kimi zaman da yaşıtlarına göre bir gelişim eksikliği varsa (aman aman ciddi olanından bahsediyorum) dikkatle ele almak gerekli..

Kilosu, yemeği, yürümesi, boyu posu, kıyafeti, sütü, maması...derken en önemli şeyleri atlıyoruz gibi... OYUN...
Bir bebeğin özellikle de annesi çalışan bir bebeğin annesi eve geldikten sonra en çok istediği şey annenin tüm vaktini ona ayırması, bizim için bu vaktin adı oyun oynamak.. İpek'i izliyorum, işten gelir gelmez üzerimi değişmeme tahammülü dahi yok.. hemen hemen yaramaz toplar 'a koşuyoruz.. Gerek çalan müziğine gerekse her yere dağılan toplarına tapıyoruz.. Bazen o topları İpek topluyor emekleyerek kimi zaman da ben (ve anladım ki insaoğlu emeklemenin ne kadar zor olduğunu unutuyormuş, çok yorucu ve acı dolu, kuzumun mosmor dizlerine şaşmamalı..) İpek'in butona her basışında müzikle ve toplarla beraber zıplayarak dans ediyoruz ve gözlerindeki o mutluluk ve heyecan pırıltısına bayılıyorum.. Benim için bütün  gün yemeğini yemiş, uykusunu uyumuş, dışarı çıkıp hava almış olması tabii ki önemli ama ben&ipek için günün en önemli anlarından biri işte o zıpladığımız ve bakıştığımız an :) Daha güzel ne olabilir ki? Bu oyuncağı 6. aydan itibaren tüm bebekli ailelere ve hediye alternatifi düşünenlere öneririm, biz çok seviyoruz ve eğleniyoruz.
İyi oyunlar!

4 Ağustos 2010 Çarşamba

İlk yazımız :)

Bugün ilk yazımı yazıyorum, günün birinde İpoş okumayı öğrenince bu satırları okuduğunda umarım annem neden 1 sene beklemiş blog oluşturmak için demez :( ... Olsun işte burdayız :)

Bu blog'u oluştururken çok etkilendiğim kişiler oldu.. Doğum iznindeyken ve sonrasında hep yazılarını okudum.. Kimi zaman tavsiyelerine uydum, kimi zaman sayelerinde kendimi bir çok şeyi araştırırken buldum.. Kimi zaman amacıma ulaştım, Kimi zaman pes ettim :)

Evet bu satırları yazmak için kızımın 13 aylık olmasını ve ilk azı dişini çıkarmasını beklemişim, olsun... Bu da bir başlangıç..

Burada ilerleyen günlerde bebekli, çalışan bir annenin hayatından minik kesitleri, minik önerileri bulabileceksiniz...

Görüşmek üzere...

Not: İlk Yazımız dedim başlığa çünkü burada bazen ben, bazen de İpoş yazılar yazacak :)